Saraybosna harika bir şehir. Belgrad’da da olduğu gibi şehrin
ortasından bir nehir geçiyor. Ancak şehri ikiye bölen bir nehir bu. Dinler ve
milletleri ikiye ayıran bir nehir. Bir tarafta ortodoks Sırplar, katolik Hırvatlar,
diğer tarafta Müslümanlar. Nehri mi paylaşamazlar. Nehir onların savaşlarına
aldırmadan usulca akar. Çünkü nehrin dini yoktur.
Siz hiç bütün yeni olmayan binaları delik deşik olmuş bir şehir
gördünüz mü? Sarajevo öyle bir şehir işte. Nehrin iki tarafını birleştirmeye
karşı, marifetmiş gibi dimdik ayakta olmaktan gururlu o oyuklar evlerin
duvarlarında. O izler olduğu gibi duruyor. Oysa ramazanda top atışlarından
hemen sonra ezan ve kilise çanları beraber açıyor iftarlarını. Din ve millet.
Sizler nasıl oluyorda insanları bu kadar ayırabiliyorsunuz.
Şehir 16 yüzyıldan, Kanuni’den kalma bir camii, bunun yanında Gazi
Hüsrev tarafından yapılmış bir cami ve çarşı ile müslümanlığı, ortodoks
kiliseleri ve kathedrali ile Hristiyanlığı kucaklıyor. Ikinci Dünya savaşından
önce Yahudiler de burada yaşıyorlarmış. Onlardan kalma bir Sinagog bile var.
Şimdi bağışlanmış bir kukla tiyatrosu. Hristiyan Despiç ve Müslüman Svrzo’nun
evleri de bu şehirde. Sırbistan gibi burada da (burada daha da kötü bence)
işsizlik hat sathında. Insanlar burada da kendi müziklerini pek dinlemiyorlar.
Hala “Sevda” (Bosna Müziği) dinleyemedim. İkinci gün ancak bu müziği dinleyeğim
bir yer bulabileceğim.
1550’lerden kalma camii.
Ancak şehrin kaderi kötü. Avusturya Macaristan veliahtı Ferdinand’ın
suikaste kurban gittiği ve 1. Paylaşım savaşının başlama sebebi olarak
gösterilen olay aşağıdaki fotonun olduğu caddede geçiyor ve aynı gün düzenlenen
ikici suikastte ölüyor. Müslüman ve hristiyanlar arasındaki bütün savaşlarda
olduğu gibi müslümanlar İstanbul’a Hristiyanlar batıya.
Ferdinand’ın suikast’e kurban gittiği cadde ve anısına yapılan müze
(Hemen arkamda nehir var)
Şehir etrafındaki dağlara çıkmayı göze alsa da az katlı binalarla
genişliyor. Etraf yemyeşil. Belgrad gibi.
Sarajevo’da Türkleri doğal olarak seviyorlar. Ancak bu sevigye
kanmamak gerekiyor. Çok rahat para üstünü eksik vererek veya baştan yaptığınız
pazarlığa uymayarak sözlerini yiyebiliyorlar. Gene de bizden dürüst sayılırlar.
Belgrad gibi burada da mimari çok güzel. Hakkaten de şehirleri
güzel. Sokakların bir karakteri var. İstanbul gibi, ama Ankara gibi değil
(Ulus’u tenzih ediyorum) Yürümekten kendinizi alamazsınız.
Sarajevo’da insanların kültürüne dair bir
yabancılık yaşamıyorsunuz. Burada da insanlar oturup kahve (Bosna kahvesi veya
Türk kahvesi) içip sohbet ediyorsunuz. Belgrad’ın aksine burada herkes alkol
içmiyor. İnsanlar daha çok nargile’yi tercih ediyorlar. Bütün nagile kafeler
iftardan sonra tıklım tıklım. Kullanılan dili bilmesem buranın kesinlikle
Türkiye olduğunu düşünürdüm.
Ben de gittim, gezdim, gördüm...uzun süre kaldım...buradaki insanların dini imanı paradır...kimse sizin Türk kimliğinizle ilgilenmez, sonuçta bu insanlar Türk değil Slav asıllı müslümanlardır.....içki sabahlara kadar su gibi içilir ve çok ucuzdur. 1 şişe viskiyi 8 KM'ye alabilirsiniz....Boşnaklara değil de sırplara ait olan bar ve gece kulüplerine gider de Türk olduğunuzu anlarlarsa kesinlikle kazıklanmak kaçınılmaz sonunuzdur...ben yaşadım...Yukarıda yazan arkadaş Bosna müziği dinleyemedim diyor. Sarajevo'da Türklere ait bir mekan var ve çok ünlü..nedenini yazarsam çok uzun sürer........ILICA semtinde BOSNA-1 otelinin müzikholü...ASLA kazıklanmazsınız ve Türk olduğunuzu anlarlarsa özel ilgi görürsünüz....Zaten kapıda Türk olduğunuzu söylerseniz anlarsınız ne demek istediğimi....kapıda özel ilgi başlar....ve sizi özel olarak salona çıkarırlar ve indirimli hesap gelir....En ucuz kalacak yer ise Veliahtın öldürüldüğü yere 100 m. mesafedeki pansiyondur. Hemen nehrin kıyısında ve işletenler çok iyi insanlardır...Boşnaktır...Türk olduğunuzu söylerseniz ilgi görürsünüz...bir oda (3 kişilik) fiyatı 15 Euro'dur....kesinlikle tavsiye ederim...Çünkü Şehrin meydanı olan Baş Çarşının dibindedir. Aynı zamanda bitişiğinde eğlenecek harika bir bar vardır...
YanıtlaSilBenim Sarajevo'da en sevdiğim 2 şey var....Birincisi özellikle baş çarşıda veya başka caddelerde yürürken karşılaşılan insan çeşitliliği....1 m. mesafeyle 1 burkalıyla 1 hippiye rastlayabilirsiniz...veya 1'er m. mesafeyle hem İngiliz, hem Fransız veya Çin'li veya Japon vadandaşı görebilirsiniz........İkincisi benim gibi içmeyi ve eğlenmeyi seviyorsanız barlar sabaha kadar açık ve çok ucuz....örnek mi: 2 bira+1 votka+1 tekila: 10 KM. Türk parasıyla tahminen 13 TL.falan....bir uyarı: barlarda yanınıza bir erkek gelebilir ve kadın isteyip istemediğinizi sorabilir. ASLA kabul etmeyin....kesinlikle sırplara ait barlara veya gece kulüplerine gitmeyin, giderseniz de İngilizce konuşun ve Türk olduğunuzu söylemeyin....
YanıtlaSil