14 Haziran 2012 Perşembe

Mostar İzlenimleri


Belgrad (Sırp) plakalı arabayla önce müslüman mahallesinenden geçtik. İki tarafta Sırpları pek sevmiyorlar. Bu sebeple garip bir gerginlik hissediyorsunuz. İlk defa Sırp değil Türk olduğumuz için seviniyoruz.

Şehirdeki en önemli yapı Mostar köprüsü. Köprü doğu ile batı arasında geçişi sağlıyor. Be sebeple bir zamanlar Mostar ekonomik olarak çok iyi durumdaymış. Köprü yakın zamanda nehir doğal bir sınırdır diye düşünülerek Hırvatlar tarafından havaya uçurulmuş. Yeniden yapılması için pek sevdiğimiz RTE destek vermiş. Zaten köprünün ilk halini de Abdullaziz döneminde Hayruddin yapıyor. Sarajevo gibi Mostar’da da müslüman ve katolik zengin evleri mevcut. Balkanlardaki en güzel ev olarak gösterilen Muslibegovic’in evine gidiyorum. Musli adamın ismi, begovic d e bir çeşit ünvan. Evin içerisinde haremlik ve selamlık var. aynen bu kelimeleri kullanıyorlar. Otele çevrilmiş durumda. Paranız varsa bu evde kalmak iyi bir fikir. Her yer ahşap döşeme. Pencerenin önünde alçak divan. Bağdaş kurup oturmak için olan divanlar duvar boyunca uzanıyor. Odanın ortasında mangal. Kenarda çok ilginç işlemeli ve tavana kadar uzanan duvara yapışık soba.

Çıkıyorum evden ve 1550’lerde yapılmış olan bir camiiye giriyorum. Camiye giriş 2 euro. Zaten tüm tarihi yapılara giriş paralı. Minareye çıkmak istersen 4 euro. Ancak görevli tek başıma olduğumu öğrenince 2 euroya minareye de öıkabileceğimi söyledi. Zaten burada hiçbir fiyat kesin değil. Taksiye aynı yoliçin yarı para verdiğim oldu. Kuzeylile buralarda ne yapıyordur acaba diye düşünüyorum.

Hayatımda ilk defa minareye çıkma Bosna’da kısmetmiş. Minarenin merdivenleri bitmek bilmiyor. Dön dön dur. Insanın başı dönüyor. Minareye çıknca bir ezan okuyasım geliyor ama ramazanda böyle bir espriyi müslümanların kaldıramayacağını düşünüp susuyorum.

İmana geliyorum. Tepede beni bekleyen iki yabancı görüyorum. Minareye çıkış merdivenleri tek kişilik. Mostar manzarası muhteşem. Nehrin müslüman tarafından katolik tarafını izliyorum. Dağın tepesine koca bir haç yapmışlar. Aynı hacı başka Bosna şehirlerinde de görmüştüm. Dubrovnik’te de aynı hacı göreceğim. Yükseklik korku baş gösteriyor. İmam olmak zor iş diye düşünüyorum.

Mostar’da bir sinagog var. oraya doğru gidiyorum. Bosna’daki yahudilerin büyük bölümü ikinci paylaşım savaşında katledilmiş. Bu sebeple pek yahudi kalmamış durumda. Saat kulesine gidiyorum. O da harap edilmiş durumda. Bosna’da bir çok tarihi yapı harap edilmiş, sonrasında tekrar inşa edilmiş. Yoruluyorum ve nehrin kenarında bir yerlerde oturup bir şeyler içiyorum. Buraya gelen herkes nehrin kenarına oturup bir yemek yemeli. Hatta akşam yemeği. Köprüyü ve ışıklı şehri tüm gücüyle içine çekmeli.
Mostar köprüsüne biri çıkıp para topluyor. Sonrasında alkışlar eşliğinde köprüden aşağı atlıyor. 26 metre. Aslında atlamaktan ziyade kendini bırakıyor, kollarını iki yana açıyor ve diz kapaklarının üzerine düşüyor.Artık Mostar’da olmadığıma göre rahatlıkla söyleyebilirim: Ne var ki böyle atladıktan sonra ben de yaparım. Malumunuz erkekler kadınları etkilemek için atlarmış buradan.

Köprünün iki tarafı çarşı. Bizdeki bakırcılar çarşısı gibi. Dar sokaklar vve her yer taş. Nehirden gelen taşlar bunlar. Yolun iki tarafında dükkanlar. Mostar zamanın çok zengin şehirlerinden. Genel olarak tüm tarihi eserler müslüman tarafında. Hristiyan tarafına Osmanlı, zamanın en büyük manastırlarından birini yapmış durumda.
Şehirde iki tarafın savaşta kaybettiği insanlar için iki ayrı mezarlık bulunuyor. Mezar taşlarında hep 1993 yazıyor. Müslüman tarafındakinin ismi şehitlik.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder