Belgrad (Sırp) plakalı arabayla önce müslüman mahallesinenden
geçtik. İki tarafta Sırpları pek sevmiyorlar. Bu sebeple garip bir gerginlik
hissediyorsunuz. İlk defa Sırp değil Türk olduğumuz için seviniyoruz.
Şehirdeki en önemli yapı Mostar köprüsü. Köprü doğu ile batı
arasında geçişi sağlıyor. Be sebeple bir zamanlar Mostar ekonomik olarak çok
iyi durumdaymış. Köprü yakın zamanda nehir doğal bir sınırdır diye düşünülerek
Hırvatlar tarafından havaya uçurulmuş. Yeniden yapılması için pek sevdiğimiz
RTE destek vermiş. Zaten köprünün ilk halini de Abdullaziz döneminde Hayruddin
yapıyor. Sarajevo gibi Mostar’da da müslüman ve katolik zengin evleri mevcut.
Balkanlardaki en güzel ev olarak gösterilen Muslibegovic’in evine gidiyorum.
Musli adamın ismi, begovic d e bir çeşit ünvan. Evin içerisinde haremlik ve
selamlık var. aynen bu kelimeleri kullanıyorlar. Otele çevrilmiş durumda.
Paranız varsa bu evde kalmak iyi bir fikir. Her yer ahşap döşeme. Pencerenin
önünde alçak divan. Bağdaş kurup oturmak için olan divanlar duvar boyunca
uzanıyor. Odanın ortasında mangal. Kenarda çok ilginç işlemeli ve tavana kadar
uzanan duvara yapışık soba.
Çıkıyorum evden ve 1550’lerde yapılmış olan bir camiiye giriyorum.
Camiye giriş 2 euro. Zaten tüm tarihi yapılara giriş paralı. Minareye çıkmak
istersen 4 euro. Ancak görevli tek başıma olduğumu öğrenince 2 euroya minareye
de öıkabileceğimi söyledi. Zaten burada hiçbir fiyat kesin değil. Taksiye aynı
yoliçin yarı para verdiğim oldu. Kuzeylile buralarda ne yapıyordur acaba diye
düşünüyorum.
Hayatımda ilk defa minareye çıkma Bosna’da kısmetmiş. Minarenin
merdivenleri bitmek bilmiyor. Dön dön dur. Insanın başı dönüyor. Minareye
çıknca bir ezan okuyasım geliyor ama ramazanda böyle bir espriyi müslümanların
kaldıramayacağını düşünüp susuyorum.
İmana geliyorum. Tepede beni bekleyen iki yabancı görüyorum.
Minareye çıkış merdivenleri tek kişilik. Mostar manzarası muhteşem. Nehrin
müslüman tarafından katolik tarafını izliyorum. Dağın tepesine koca bir haç yapmışlar.
Aynı hacı başka Bosna şehirlerinde de görmüştüm. Dubrovnik’te de aynı hacı
göreceğim. Yükseklik korku baş gösteriyor. İmam olmak zor iş diye düşünüyorum.
Mostar’da bir sinagog var. oraya doğru gidiyorum. Bosna’daki
yahudilerin büyük bölümü ikinci paylaşım savaşında katledilmiş. Bu sebeple pek
yahudi kalmamış durumda. Saat kulesine gidiyorum. O da harap edilmiş durumda.
Bosna’da bir çok tarihi yapı harap edilmiş, sonrasında tekrar inşa edilmiş.
Yoruluyorum ve nehrin kenarında bir yerlerde oturup bir şeyler içiyorum. Buraya
gelen herkes nehrin kenarına oturup bir yemek yemeli. Hatta akşam yemeği.
Köprüyü ve ışıklı şehri tüm gücüyle içine çekmeli.
Mostar köprüsüne biri çıkıp para topluyor. Sonrasında alkışlar
eşliğinde köprüden aşağı atlıyor. 26 metre. Aslında atlamaktan ziyade kendini
bırakıyor, kollarını iki yana açıyor ve diz kapaklarının üzerine düşüyor.Artık
Mostar’da olmadığıma göre rahatlıkla söyleyebilirim: Ne var ki böyle atladıktan
sonra ben de yaparım. Malumunuz erkekler kadınları etkilemek için atlarmış
buradan.
Köprünün iki tarafı çarşı. Bizdeki bakırcılar çarşısı gibi. Dar
sokaklar vve her yer taş. Nehirden gelen taşlar bunlar. Yolun iki tarafında
dükkanlar. Mostar zamanın çok zengin şehirlerinden. Genel olarak tüm tarihi
eserler müslüman tarafında. Hristiyan tarafına Osmanlı, zamanın en büyük
manastırlarından birini yapmış durumda.
Şehirde iki tarafın savaşta kaybettiği insanlar için iki ayrı
mezarlık bulunuyor. Mezar taşlarında hep 1993 yazıyor. Müslüman tarafındakinin
ismi şehitlik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder