Müzikle çıldırmış bir şehir dolusu insan.
Her yerde orkestralar var. Kafanı nereye çeevirsen iyi müzik dinleyebileceğin
bir yerler bulabilirsin. Fotoğraftaki halimden de anlaşılacağı üzere sarhoşum
ve ertesi gün kesinlikle içmeme ve güzel müziği sonuna kadar dinlemeye karar
verdim. Ertesi gün oldu. Hakkaten akşama kadar içmemeyi başardım. Artık kötü
müzik yapanların yanında duramıyor amatör ama iyi müzik yapan insanları
arıyordum. Akşam olunca üşümeye başladığım için üzerime bir şeyler almaya
misafiri olduğum Sırplar’ın evine gidiyorum. Bir gittim eve, kurmuşlar güzelim
sofrayı, Rakıja içiyorlar. %75 alkollü bir çeşit ev yapımı brandy. Şat şeklinde
içiliyor. Bir yandan da bangır bangır müzik çalıyor ve teyze amca, görümce
hepsi içip beraberce şarkılar söylüyor. Bu Sırplar’da alevilik var herhal diye
düşünüyorum. Adamlar bir şekilde beni sevdiler. Zorla oturtular. Zorla dediğim
Bogdan ve Stevan diye iki herif vardı. Bildiğin insan azmanı. Benim kadar boy
enlemesine de benden iki taneler. Jiveli diye ilk kadehi kaldırınca, ikinci
kadehi arkadaş şerefe diye kaldırdılar. Bütün kadehler için bu son diyorum ama
hepsi teker teker bana kadeh kaldırıyor. Stevan’ın karısı sadece İngilizce
biliyor. Nazik olmak istiyorum, kalkmak istiyor ve sarhoş olmadan bir kahve
içmek istiyorum ama beni bırakmıyorlar bildiğin Türk muhabbeti yapıp bu iki
insan azmanı koluma giriyor. Aralarında Sırpça konuşuyorlar. Geyik malzemesi
olduğumu hissediyorum. Stevan’ın karısı bizi hiç anlamıyorsun dimi diyor. İki
şat sonra galiba anlayacağım diyorum. O zaman jivele diye kadeh kaldırıyor.
Hakkaten artık ben de Sırpça şarkıya eşlik etmeye başlıyorum. Bogdan ve Stevan
festivale gitmeye karar veriyor da ben de kendimi onlardan alabiliyorum.
Alana gittiğimde biraz sarhoşum. Gidip yemek yiyor, su ve kahveleri
ardı ardına içiyorumki ayılayım. İyi de oluyor ve kendime gelmeyi başarıyorum.
Orkestra yarışması var. Bir sürü orkestra var. Sıra ile çıkıp iki şarkı
çalıyorlar Biri yavaş, trompetin acı çektiği bir şarkı. İkincisi hızlı dans
etmek için. KOLO diye bir oyunları var. Halaya benziyor. Ama sola da
gidiyorsun. Öğreniyorum oynamayı. Fransız asıllı Avusturyalı arkadaşım
Pascalina’ya öğretmeye çalışıyorum. Bir türlü beceremiyor. Bu güneylilerde
herhalde böyle yan yana omuz omuza oynama kültürü var sadece diye düşünüyorum.
Bir sonraki sefere kesin bir ses kayıt makinesi ile geleceğim.
Unutuyorum çünkü dinlediklerimi. Kilise müzikleri vardı mesela. Çok güzel bir
flütleri var ilahiler için. Neyin dilli hali diye düşünülebilir. Onu da
kaydedemedim. Gördüğüm en iyi orkestra Boban ve Marko Markovic’inki.
İnanılmazlardı. Bir de Goran Bregovic Sırp bir sanatçının solistliğinde
Ederlezi’yi söylediler. O da muhteşemdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder