14 Haziran 2012 Perşembe

Belgrad İzlenimleri


Hakkaten de bu slavlar üstün ırk. Bence Dünya’yı onlar yönetmeliler. Amatör olarak panislavist olmayı düşünüyorum. Konuştum Sırp arkadaşlarla. Çok sevindiler. Benim bağlantılarımla sıcak denizlere inmeye karar verdiler çok duydulandım.
Birinci gün akşamında Belgrad’da vardım. Tabii görülecek bir tek gece hayatı vardı o saatte. Belgrad’ın gece hayatı çok kötü. Gerçi ben Belgrad’dan ayrıldıktan sonra çok güzel yerel müzikler yapan yerler öğrendim ama fırsat kaçmıştı. Genel olarak Belgrad’dın her yerinde anlamsız gürültülü müzxikler var. Genel olarak eski komünist ülkerlerin çoğunda bu Türkiye’nin 80’lerini gözlemleyebilirsiniz. Bir tek vatka ve Serpil Çakmaklı saçları eksik. Kendi güzelim müziklerini bırakmış gibi görünüyorlar. Bu müzikleri dilemek için bir Sırp ailesi ile 4 gün geçirmem gerekti. Belgrad’da Tuna (Dunavi) nehrindeki yüzen diskolardan bahsediyorum. Düşünsenize bir kere. O pek övülerek anlatılan Tuna nehrindeki tekne eğlenceleri aslında rezil bir müziğin yapıldığı iğrenç DJ ortamları. Bu görgüsüzlüğü Ukrayna’da da görmüştüm. Dünya’da yer etmiş evrensel müzikler yapıyorsun. Herkes senin müziklerine hayran kalıyor. Sen de tutup saçma sapan müziklerle ilgileniyorsun. O müzikle dans ediyor eğleniyorsun.Bu batının bizdeki hayranlığı nedir diye düşünüyorum. Ama Allah için Sırplar hakkaten üstün ırk. Uzun boylu ve güzeller (erkeklerden de bahsediyorum). Bir de benden bile uzun kadınlar var.
Ertesi gün kale meydanı (Kalemegdan) denen yeri gezdim.Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği yere kurulmuş bir şehir Belgrad ve meydan bu iki nehri görebileceğiniz en güzel yerde.Aman allahım. O ne güzel bir şehir. Nehrin şehri Belgrad. Işıklı köprülerin şehri. Nehirde bir su damlası olup tüm şehri baştan aşağı dolaşmak istiyorum. Hatta buradan Karadeniz’e kadar bütün hikayeleri izlemeyi arzuluyorum.

Kalede çekilmiş ve Tuna ile Sava’nın birleştiği yeri gösteren foto
Kale meydanında bir askeri müze vardı. Sunay Akın’ın söylediği bir laf vardır: Askeri müzeleri seviyorum. Tabii o militarizmden nefret ettiği için söylemiş. Bense nefret ettiğimi farkettim. Uçaksavarlar, toplar ve tanklar var. 19 ve 20. yy den kalmalar. Oraya bir not düşmek istedim. Yirmibirinci yüzyılda insanlık olarak sadece bunların daha güçlülerini, daha dayanıklılarını ve daha büyüklerini yapmayı başardık.
NATO’nun bombaladığı sivil binaları gördüm. Hostel işletmecimiz yaşlı kadın ilk söylediğinde anlamadım. NATO şehrimizi bombaladı dedi. NATO neden bombalar bir şehri? Hadi askeri bölgeleri ve teçhizatları anladık. Kocaman sivil binaların tam ortasından arkasını görmemize neden olacak bombaları savurmanın sebebi nedir? Biliyordum, ama yeterince görmemiştim. Nasıl meşrudur bu savaş?
Sırbistan’ın en büyük kilisesine gittim. Bence burası biz kilise değil bir Camii idi. Lütfen resme bir bakın ve öndeki ben’i bırakıp arkaya konsantre olun. Bu bir kilise mi alahh aşkına. Hadi tanrı aşkına veya İsa aşkına diyelim. Bu bildiğin cami işte. Ortodokslar da müslümandır, tanrı yoktur Allah vardır diyesim geldi.

Cami diye yutturulan Sırpların en büyük kilisesi

Kilisede şansa bakın ki ayin vardı. Girdim içeri. Teyzeler, amcalar, gençler, çocuklar hepsi birden ilahi söylemeye başladılar. Kendilerini öylesine kaptırmışlardı ki. Dinledim ilahilerini ben de aynı hissi yaşayabilirmiyim diye. Hatta kürsülerden birinde saf tutup kitaba baktım belki ilahiye katılabilir diye. Hayır. Bende bir şey ifade etmedi. Dışarı çıkıp sigara yaktım bir tane. Zaten hiçbir zaman iyi bir hristiyan olamadım diye düşündüm. Gerçi aynı laf musevilik, budizm ve müslimanlık için de geçerli. Belki Jedi dini. Ben kalplerine mühür vurulmuş, kalp gözü ile hakk-ı, yaradanı göremeyen onlardandım. Zaten hiç biz olamadım, hep onlar oldum. Ama en azından ‘O’ olmadım diye sevinerek kiliseden ayrılıyorum.
Nicola Tesla müzesi de Belgrad’da idi. Buraya kadar gelmişken hacı olmamak olmazdı. Yürüdüm müzeye kadar. Bir tek Türkiye’de bilime merak yok sanırdım. Sorduğum kimse müzenin nereden olduğunu bilmiyordu. Koca kalın gözlüklü bir iki Sırp’a sormayı akıl etmesem hayatta müzeyi bulamzdım. Gittim, Tesla’nın dergahı kapalı. Duvarını öpüp yüz sürdüm. İçeriye doğru bir 10 Dinar (0.1 Euro) atıp Tesla’m bana 100 atıflı bir makale yazmayı nasip et, büyüksün dedim.İnştesla, dileğim kabul olur.
Tesla’nın müzesi
Önemli bir noktayı atladım. Sırplar Türklerden nefret ediyorlarmış gibi bir duyum almıştım. Açıkçası ben bu nefreti hiç yaşamadım. Tabii Türk olduğumu pek az insan biliyordu. Bir çok insana İsveç göçmeni İran Kürd’ü olduğumu söylemiştim. Bunun da bir etkisi olabilir. Sırp’lar çok naifler. Yardım severler. Ama bu ikisinden daha önemlisi görev bilinçleri gayet yüksek. Yani taksici bizi indirdikten sonra bizi hakkaten merak ediyor. Ulaşmak istediğimiz yere ulaşıp ulaşmadığımızı merak ediyor.Birine yol sorunca doğru cevabı vermek için elinden geleni yapıyor.Tabii kimi Türk arkadaşlar bu yardım severlikten faydalanmak amacı ile güzelcene kızlara yol sormadı değil.
Otobüs durağına geliyordum. Birine yol sordum. Bu biri her hali ile Sırptı. Bu arada şunu söylemeliyim. Sırp diye bir tip var. Nereli olduğumu söyledim. Herif beni baştan aşağı süzdü ve Türkler, sağlıklı ve güçlüdür dedi. Kendimi damızlık boğa gibi hissettim.
Son olarak Sırp’ın teki dediki hepimiz Türk’üz. Sonuçta hepizin atalarını (analarını ve kızlarını) siz Türkler diiiiiiiiiit. Bu sebeple hepimiz Türküz dedi. Adamda sınıf bilincini anlayacak bir kafa yoktu. Kafamı başka tarafa çevirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder