Tayland anıları BKK 2. Gün 5 Nisan 2012
Bugün uyumak istedim. Kalktığımda saat 2’ye
geliyordu. Oteldem attım kendimi dışarı. Daha kahvaltımı yapmamışken
tuktukçunun teki kadın fotoğrafları dolu bir albümü burnuma soktu. Bismillah
dedim. Daha uyanamamışım, kahvaltı yapacak yer arıyorum, burnumun dibine
sokulmuş çıplak kadın fotoları. Kahvaltıda ne yesem? Tai kahvaltısı nedir
bilmiyorum. Dünya’nın bir çok yerinde kahvaltı konusunda hüsrana uğramış biri
olarak ekmek arası peyinir, domates, zeytin satan subwayi bulmak günün güzel
geçeceğinin ilk alametiydi. Kahvaltı ettikçe kafam çalışmaya başlıyor iki yudum
da kahve içince iyiden iyiye kendime geliyorum.
Tabii en önemli sorun şimdi başlıyor. Grand Palace
denen yere Nanaaa’dan nasıl gideceğim. Gençten bir iki çocuğa soruyorum.
Genelde sadece onların arasından İngilizce bilen çıkıyor. Taksi’ye bin dediler.
Atladım taksiye. Taksimetreyi aç deyince 10 metre ileride indirdi beni. İkinci
taksici trafik yoğunluğuna rağmen beni almayı kabul ediyor. İnip yürüsem daha
hızlı gideceğim. Sonunda geliyoruz Grand Palace’a. Taksiciler çakallar, hatta
hemen herkes çakal.Yabancıysanız potansiyel kazıklanacak insansınız. Açıp
haritayı nerede olduğumuzu gösteriyorum, hangi yoldan gideceğimizi soruyorum da
beni kazıklamıyor. Normali biraz dolandırmak aslında. Bugün tanışacağım Alman
arkadaşı dolandırdıkları gibi.
Neyse efendim vardım saraya, saat 15:00. Girdim
içeri, görevli üniformalı teyze durdurdu beni. Hayırdır dedim. Şortla girmek
yasak dedi. Nasıl yani dedim. İlk başta sinirlendim. Ne yapmalıyım dedim. Yarın
gel, saat 1 saate saray kapanıyor dedi. Sinirli sinirli kadının yüzüne baktım. Kadın
bana daha da sinirli baktı. Burası bir saray ve aynı zamanda bir tapınak.
Üstelik kral şu an içeride. Bunlara saygı duymalısın dedi. Utandırdı beni
sinirlenmiş olmamdan. Yemek isteyen aç bir köpeğin yalvaran masum suratını
takınıo kadına bir daha melul melul baktım. Kadın yumuşadı biraz, ama yanındaki
hıyar görevli hayır hayır sör, yarın gel dedim. Dedimki kendi kendime bu
adamların kesin bir çözümü vardır. Bir iki yere girip çıktıktan sonra bir
baktım ki yolun karşısında pantolon kiralayan bir dükkan var. Girdim dükkana.
Tabii pantolonla ilgilenmiyorum. Sadece kaç paraya patlayacağına konsantre
olmuş durumdayım. 100 baht (6 lira) depozito bırakıyorsun geri getirirsen 70
Baht geri veriyoruz. Off. Süper. 2 lira sadece kiralamak. E ver bir tane
diyorum. Karşıma bir pantolon çıkıyor. Rengarenk, desenli, ciyak. Düz rengi yok
mu bunun? Hayır yok. Saçmalamayın ben bunu giyemem. Sen bilirsin. Mecburen
giyiyorum pantolunu. Şimdi anlıyorum sarayın içerisindeki bu ciyak renkli
pantolonları giymiş insanları.Aslında hiçbir kuvvet bana bu pantolonu
giydiremezdi ya zaman kısıtlıydı. Sonrasında bu hikayeyi pek sevimli buldum. Bu
desenli, hatta bazısı ciyak renkli, ciddiyetten tamamen uzak çingene işi diye
tabir edilen pantolunu giyince krala saygısızlık etmiyordum, düz renkli şortumu
giyince saygısızlık oluyordu. Allahım diyorum, Dünya’nın her yerinde görüntü ne
kadar da önemli. İçerik hiç bir şey görüntü herşey.
Her neyse efendim. Giydim son moda pantolonu,
girdim tapınak ve saraya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder