25 Haziran 2012 Pazartesi

Bangkok Grand Palace Yolunda


Tayland anıları BKK 2. Gün 5 Nisan 2012
Bugün uyumak istedim. Kalktığımda saat 2’ye geliyordu. Oteldem attım kendimi dışarı. Daha kahvaltımı yapmamışken tuktukçunun teki kadın fotoğrafları dolu bir albümü burnuma soktu. Bismillah dedim. Daha uyanamamışım, kahvaltı yapacak yer arıyorum, burnumun dibine sokulmuş çıplak kadın fotoları. Kahvaltıda ne yesem? Tai kahvaltısı nedir bilmiyorum. Dünya’nın bir çok yerinde kahvaltı konusunda hüsrana uğramış biri olarak ekmek arası peyinir, domates, zeytin satan subwayi bulmak günün güzel geçeceğinin ilk alametiydi. Kahvaltı ettikçe kafam çalışmaya başlıyor iki yudum da kahve içince iyiden iyiye kendime geliyorum.
Tabii en önemli sorun şimdi başlıyor. Grand Palace denen yere Nanaaa’dan nasıl gideceğim. Gençten bir iki çocuğa soruyorum. Genelde sadece onların arasından İngilizce bilen çıkıyor. Taksi’ye bin dediler. Atladım taksiye. Taksimetreyi aç deyince 10 metre ileride indirdi beni. İkinci taksici trafik yoğunluğuna rağmen beni almayı kabul ediyor. İnip yürüsem daha hızlı gideceğim. Sonunda geliyoruz Grand Palace’a. Taksiciler çakallar, hatta hemen herkes çakal.Yabancıysanız potansiyel kazıklanacak insansınız. Açıp haritayı nerede olduğumuzu gösteriyorum, hangi yoldan gideceğimizi soruyorum da beni kazıklamıyor. Normali biraz dolandırmak aslında. Bugün tanışacağım Alman arkadaşı dolandırdıkları gibi.

Neyse efendim vardım saraya, saat 15:00. Girdim içeri, görevli üniformalı teyze durdurdu beni. Hayırdır dedim. Şortla girmek yasak dedi. Nasıl yani dedim. İlk başta sinirlendim. Ne yapmalıyım dedim. Yarın gel, saat 1 saate saray kapanıyor dedi. Sinirli sinirli kadının yüzüne baktım. Kadın bana daha da sinirli baktı. Burası bir saray ve aynı zamanda bir tapınak. Üstelik kral şu an içeride. Bunlara saygı duymalısın dedi. Utandırdı beni sinirlenmiş olmamdan. Yemek isteyen aç bir köpeğin yalvaran masum suratını takınıo kadına bir daha melul melul baktım. Kadın yumuşadı biraz, ama yanındaki hıyar görevli hayır hayır sör, yarın gel dedim. Dedimki kendi kendime bu adamların kesin bir çözümü vardır. Bir iki yere girip çıktıktan sonra bir baktım ki yolun karşısında pantolon kiralayan bir dükkan var. Girdim dükkana. Tabii pantolonla ilgilenmiyorum. Sadece kaç paraya patlayacağına konsantre olmuş durumdayım. 100 baht (6 lira) depozito bırakıyorsun geri getirirsen 70 Baht geri veriyoruz. Off. Süper. 2 lira sadece kiralamak. E ver bir tane diyorum. Karşıma bir pantolon çıkıyor. Rengarenk, desenli, ciyak. Düz rengi yok mu bunun? Hayır yok. Saçmalamayın ben bunu giyemem. Sen bilirsin. Mecburen giyiyorum pantolunu. Şimdi anlıyorum sarayın içerisindeki bu ciyak renkli pantolonları giymiş insanları.Aslında hiçbir kuvvet bana bu pantolonu giydiremezdi ya zaman kısıtlıydı. Sonrasında bu hikayeyi pek sevimli buldum. Bu desenli, hatta bazısı ciyak renkli, ciddiyetten tamamen uzak çingene işi diye tabir edilen pantolunu giyince krala saygısızlık etmiyordum, düz renkli şortumu giyince saygısızlık oluyordu. Allahım diyorum, Dünya’nın her yerinde görüntü ne kadar da önemli. İçerik hiç bir şey görüntü herşey.

Her neyse efendim. Giydim son moda pantolonu, girdim tapınak ve saraya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder